Sizce Roma’daki Meçhul Asker Anıtı, Viyana Borsa Binası, Washington Beyaz Saray, New York Merkez Tren İstasyonu ve Özgürlük Anıtı’nın ortak özelliği nedir?
Hepsinde, İtalya’nın kuzeyinde Brescia şehri ve Garda gölü arasında çıkartılan Botticino mermeri kullanılmış olması.
Mükemmel bir kireçtaşı olan Botticino, 190 ila 60 milyon yıl önce mesozoik bir lagünde mikrit adı verilen belirli çamurların çökelmesinden oluşmuştur.
En saf kireçtaşları arasında yer alan, %99 oranında kalsiyum karbonat içeren, kriptokristal bir yapıya sahip fildi tonları ve koyu sarı damarları olan kompakt bir kayaçtır.
2006 yılında Botticino bölgesinde açılan Ecomuseum insan ve taş ilişkisinin tarih içerisindeki gelişimini göstermekte olup taşın blok olarak çıkartılmasından işlenmesine kadar bütün evrelerin zamanla nasıl geliştiğini de sergilemektedir.
Amasya’da MÖ 64 yılında doğup yine Amasya’da MS 24 yılında ölen ünlü Yunan gezgin Starbon, Roma’ya yaptığı seyahatlerde iki tane taştan bahs eder:
Tivoli’de Barco ocağından çıkartılan Lapis Tiburtinus ( traverten) ve kırmızı Gabii ( bugün Zagorolo) taşı.
MÖ 1 ve 2. yüzyıldan itibaren traverten Roma mimarisinin önemli bir parçası olmuştur. Travertenin sert iklim olaylarına dayanıklılığı ve yangınlardan zarar görmemesi bunda en büyük etkendir.
Roma’ya yaklaşık 30 km uzaklıkta bulunan Tivoli şehrinin Barco ocaklarından çıkartılan traverten bloklar önceleri Aniene nehri ile taşınırdı. MÖ 286 yılında Roma’yı Tivoli’ye bağlayan Via Tiburtina inşa edildi. Araştırmalar yaklaşık 5.5 milyon metreküp traverten bloğun Roma’nın inşasında kullanıldığını ortaya çıkartmıştır.
Bu yapıların en önemlilerinden birisi Colesseo (Kolezyum) dur. Asıl adı Anfiteatro Flavio olan bu yapının tamamlanması yaklaşık 10 yıl sürmüştür.
Colosseo
Yapımında Traverten ve Tüf taşı kullanılmış, Tivoli’deki Barco Ocağından sadece dış cephesi için 300.000 ton traverten blok Roma’ya taşınmıştır. Dünyanın en büyük amfi tiyatrosu olan Colosseo 80.000 izleyici kapasitesine sahip antik Roma’nın en önemli eseridir.
Bu tiyatro yaklaşık 5 yüzyıl boyunca hizmet vermiş, 6. yüzyıldan itibaren, özellikle de 9. yüzyıl sonrası Roma’da inşa edilen bir çok binada buradan sökülüp götürülen travertenler kullanılmıştır.
Bu yapılardan bazıları:
Palazzo Venezia
Palazzo della Cancelleria
Palazzo Barberini
İl Porto di Ripetta
Görüldüğü gibi MS 70 yıllarında Colosseo için kullanılan travertenlerin bazıları Roma’da adres değiştirmiş ve sadece gladyatörlerin gösterilerine tanıklık etmekle kalmayıp Roma merkezinde bir çok binada tarihin birer parçası olmuşlardır. Bunlardan Tevere nehri üzerinde inşa edilen Ripetta Limanı’nın ( il Porto di Ripetta) hikayesini başka bir yazımda anlatacağım.
Traverten günümüzde de dünyada en çok kullanılan doğal taştır. Bunda Roma’daki mimarinin etkisi oldukça fazladır.
Floransa’ya yolu düşen herkes mutlaka gidip görmüştür meşhur heykeli.
5 metre 20 santim yüksekliğinde, Michelangelo Buonarotti’nin 1501-1504 yılları arasında meydana getirdiği, Rönesansın amblemi, muhteşem eseri.
Floransa’ya 1450 yıllarında getirilen bir mermer blok ile başlar hikaye. Agostino di Duccio bu mermer blok ile yapmak ister aynı heykeli. Gerçekleştiremez ama bu hayalini. 9 Eylül 1501 günü Michelangelo ilk çekici vurur.
Çok kırılgan olan bu mermer bir hayli zorlar Michelangelo’yu. Ayrıca bir hayli deliğe sahip olması ( italyanlar bu deliklere “taroli” derler ve beyaz Carrara mermerinde en az istenen özelliktir) ve kristal yapısının bağlarının zayıf olması diğer fiziksel olumsuzluklardır. 1504 yılında bitirir heykeli Michelangelo.
Taşın dilini öğrenen Michelangelo yeni eserleri için uygun mermerler aramaya başlar.
Forte dei Marmi’de alışılmamışı yapın, sırtınızı denize dönün ve Apuana Alplerine bakın. Tepelerde gördüğünüz kar değil mermer ocaklarının beyaz mermer tozudur. Bu bölgenin en yüksek tepesi Monte Altissimo’ya doğru ilerleyin. Stazzema köyü yakınlarında bulursunuz Michelangelo’nun mermer ocağını.
Stamezza
Ünlü heykeltraş bu tepede aradığı mermeri bulmuştu: Homojen, kristalize, dayanıklı ve şeker beyazı. Floransa şehrindeki San Lorenzo kilisesinin cephesini bu mermerler ile kaplamak istemiş ve kendisine bu tepede bir mermer ocağı açma izni verilmişti. Taa ki Papa Leone X fikrini değiştirene kadar. Papa bu işi Michelangelo’dan almış ve ocak da yaklaşık 300 yıl terk edilmiştir.
1821 yılında bu bölgeden bir iş insanı Marco Borini fransız ortağı Alexandre Henraux ile ocağı yeniden açmıştır. Ocak günümüzde halen çalışmakta ve bir çok projeye mermer sağlamaktadır.
Michelangelo ocağı
Bu projelerin en ilginçlerinden biri ise San Petersburg’da bulunan St. İsaac Katedrali’dir.
“Marmara” sözcüğünün ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Bilmiyorsanız ben söyleyeyim: “MERMER”.
Peki ya Marmara Adası? Yani Mermer Adası?
Marmara Adası nerede ise 3000 yıldır mermerini dünya ile paylaşıyor. Bakın nerelerde:
Zeus Tapınağı
Mescid-i Aksa
Venedik San Marco Bazilikası
Aya Sofya
Dolmabahçe Sarayı ve daha niceleri.
Roma’da Venedik Meydanı’ndan İspanyol Merdivenlerine doğru Via Corso üzerinde yürüyün. Solunuzda Via Pietra (Taş Yolu) sapın hemen birkaç adımda Piazza di Pietra’ya (Taş Meydanı) varırsınız. İşte bu meydanda Roma imparatoru Adriano, hani Edirne’ye ismini veren Adriano, için yapılan tapınağı görürsünüz
MS 145 yılında inşa edilen bu muhteşem tapınağın önünde neredeyse 1900 yıldır bütün heybeti ile duran 1,44 m çapında ve 15 m yüksekliğindeki bu kolonlar Marmara Adası’nın mermerleri ile yapılmıştır. Roma tarihine şahitlik eden bu taşların dili olsa neler neler anlatırlar.
Marmara Adası, mermerlerinin yanı sıra Türkiye’nin ilk mermer fabrikasına ev sahipliği yapmaktadır.
Bu fabrika elektrik kullanmadan sadece buhar ile çalışan dünyadaki tek mermer fabrikasıdır. Makinelerin ihtiyacı olan buharı üretecek kömür, gemiler ile adaya getirilmiş ve fabrika 1974 yılına kadar faal kalmıştır.